Merak Ettikleriniz

Bize Soru Sorun

Herhangi bir sorunuz varsa lütfen bizimle iletişime geçin, sorularınızı
mümkün olan en kısa sürede e-posta yoluyla veya sayfamızda yanıtlayacağız .

    Anneler muayene sırasında daha çok bebeğinin ne kadar kilo aldığıyla ilgilenir, gözlerini teraziden ayıramaz. Doktor içinse, daha muayene başlamamıştır bile… Bebeğin görünüşünden cildinin rengine, vücut yapısından çıkardığı sese kadar her şeyin incelendiği standart muayeneden sonra, annelere bir aşı kartı verilir. Aşı kartının üzerinde, yapılan her aşının tarihinin yanı sıra, boy, tartı ve baş çevresi ölçüsü de yer alır. Devamı...

    Bebeklerin cildindeki sarı renkle kendisini belli eden sarılık, yenidoğanların yarıdan fazlasında görülen, basit bir sorundur. Bebeğin kanındaki bilirubin düzeyinin yükselmesiyle ortaya çıkan sarılık, önce göz aklarında belirir, oradan yüze, sırasıyla gövde ve bacaklara yayılır.

    Çoğunlukla doğumun ikinci gününde fark edilen sarılığa fizyolojik sarılık adı verilir ve bebeğin topuğundan alınan kanla belirlenir.

    Bazı sarılıklar ise doğumun birinci günü ortaya çıkar. Hemen tedaviye başlanması gereken bu tür sarılıklar, bebeğin kaybedilmesi riskini taşır. Çünkü doğumdan hemen sonra ortaya çıkan sarılık;

    – Anneyle bebek arasındaki kan uyuşmazlığında,
    – Bebeğin anne karnında enfeksiyon geçirmesi durumunda,
    – Annenin kullandığı bazı ilaçlara bağlı olarak,
    – Bebekte doğuştan bazı maddelerin eksikliğinde ortaya çıkar.

    Devamı...

    Normal gebelik 38 hafta ile 42 hafta arasında sürer. Gebelik 37 haftadan önce sonlanırsa doğan bebeğe prematüre (preterm bebek) denir. 34 hafta ile 36 hafta 6 gün arasında doğan bebeğe ise geç preterm bebek denir. Prematüre bebeğin yaşı 40 haftalık olana kadar postkonsepsiyonel yaş olarak ifade edilir. Örneğin 24. Gebelik haftasında doğan bir bebek 4 hafta sonra postkonsepsiyonel 28. haftasında olur.

    Prematüre bebekleri bekleyen önemli sağlık sorunları vardır. Bu nedenle bu bebeklerin mutlaka yenidoğan yan dal uzmanının bulunduğu tam teşekküllü yenidoğan ünitesi olan bir hastanede doğması son derece önemlidir.  Özellikle 37 haftadan önce doğan bebeklerde, beyin kanamasından solunum yetersizliğine, kalp problemlerinden görme problemlerine kadar pek çok kalıcı problem riski artar. Bu olumsuz tabloya rağmen günümüzün modern tıp koşullarında, prematüre bebeklerin büyük bir bölümü, gelişim olarak yaşıtlarını yakalar. Devamı...

    Yenidoğan bebeğiniz, dış dünyaya uyum sağlamak için birkaç haftalık bir süreye ihtiyaç duymaktadır .İlk haftarda, ne zaman ne yapacağını önceden kestiremezsiniz. Bazı günler daha aktif, bazen sessiz olacaktır.

    Yenidoğan bebek neler yapabilir?

    Yenidoğan bebek çok ağlayabilir, huzursuzluk gösterebilir

    Solunumu düzensiz olabilir

    Aksırabilir, kusabilir

    Sık sık irkilebilir

    Bebekler birbirine benzemez, her bebeğin farklı karakter özellikleri vardır. Örneğin, bazı bebekler daha sakin, uyumlu olur, gereksinimlerini kolayca tahmin edebilirsiniz. Bazı bebekler ise zordur, beslenme ve uyku saatleri düzensizdir, sakinleştirilmeleri daha zordur.

    Devamı...

    Her 100 doğumdan 1’inde görülen doğumsal boyun eğriliği, boynun bir tarafındaki kasın, diğer taraftakine göre daha kısa olmasından kaynaklanır. Başını, boynunun bir tarafına doğru eğik tutan bebek, çenesini de karşı tarafa doğru yöneltir. Basit germe egzersizleriyle tedavi edilen hastalık, tedavi edilmezse şekil bozukluğuna yol açar.

    Boyun eğriliği, tıp dilinde doğumsal tortikollis olarak adlandırılır.

    Hastalık neden kaynaklanır?

    Doğumsal tortikollisin iki nedeni vardır. Bunlardan birisi kas kaynaklı iken, diğeri bebeğin rahim içindeki kötü pozisyonundan oluşur. Pozisyonel tortikollis adı verilen ve pozisyondan kaynaklanan bu durum, bebek büyüdükçe kendiliğinden kaybolur. Kas kaynaklı doğumsal tortikollis ise tedavi edilmezse, kalıcı şekil bozukluklarına yol açar.

    Devamı...

    Çocuğu olan pek çok aile, en az bir kere bebeğinin aniden ağlaması şikayetiyle doktora koşmuştur. Karnı tok, altı temiz, uykusunu almış bebeğin aniden var gücüyle ağlamaya başlaması, hem aileyi hem de doktoru telaşlandırır. Çünkü hiçbir bebek nedensiz ağlamaz! Bebeğin aniden ağlaması en hafifinden en ciddisine kadar pek çok nedenden kaynaklanabilir. Ani başlayan nedensiz ağlamanın nedeni bulunana kadar, bebek mutlaka gözlem altında tutulur

    Ağlamanın nedeni nasıl bulunur?

    Ani başlayan ağlamanın nedenini bulmak için, doktor çeşitli sorular sorarak ağlamanın öyküsünü öğrenir ve kapsamlı muayeneden yararlanır. İkisinin de işe yaramadığı durumlarda, pahalı ve zor tetkiklere başvurulur.

    Ağlama öyküsü nasıl alınır?

    – Daha önce böyle bir durumla karşılaşıldı mı? Karşılaşıldıysa, o zaman ne tanı kondu?
    – Son 1-2 günde bebeğe aşı yapıldı mı? Yapıldıysa hangi aşı yapıldı?
    – Herhangi bir nedenle bebeğe ilaç veriliyor mu?
    – Kabızlık, kusma, ishal var mı? Kakada kan görüldü mü?
    – Ateş var mı?
    – Travma söz konusu mu?
    – Bebeğin diyetine o gün yeni bir gıda eklendi mi?
    – Ağlama başladığında bebeğin pozisyonu nasıldı?
    – Anne babanın kuşkulandığı nedenler var mı?

    Ağlama nedenleri, böylesi bir derin öykü alımıyla, yaklaşık yüzde 20 oranında saptanabilir. Daha büyük bir kısmı ise kapsamlı muayenede ortaya çıkartılır.

    Devamı...

    Anneler muayene sırasında daha çok bebeğinin ne kadar kilo aldığıyla ilgilenir, gözlerini teraziden ayıramaz. Doktor içinse, daha muayene başlamamıştır bile… Bebeğin görünüşünden cildinin rengine, vücut yapısından çıkardığı sese kadar her şeyin incelendiği standart muayeneden sonra, annelere bir aşı kartı verilir. Aşı kartının üzerinde, yapılan her aşının tarihinin yanı sıra, boy, tartı ve baş çevresi ölçüsü de yer alır. Devamı...

    Rota virüs, küçük çocuklarda görülen ağır ishallerden sorumlu bir grup virüstür.Yaklaşık 2 gün süren kuluçka döneminin ardından kusma, ateş, karın ağrısı ve sulu ishal başlar. Ateş ve kusma 2-3 günde geçer, ishal ise 1 hafta- 10 gün kadar sürebilir.

    Bulaşıcı mıdır?

    Rota virüs çok bulaşıcıdır. Mikrop bulaşmış su veya gıdayla, mikrobu taşıyan eller yoluyla vücuda alınır. Yuva gibi kalabalık ortamlarda, özellikle çocuklar tuvaletten sonra ve yemekten önce ellerini yıkamayı unuttuklarında kolayca yayılır. O kadar bulaşıcıdır ki, genel hijyen koşulları ne kadar iyi de olsa, hemen her çocuk 5 yaşını doldurmadan rota virüs ishali geçirmiş olmaktadır. Ülkemiz gibi ılıman iklim kuşağındaki ülkelerde, kış aylarında görülür. Özellikle 2 yaş altı küçük çocuklar etkilenir. Erişkinde ise, daha hafif seyreder. Devamı...

    Bebeklerde en sık neden anne sütünün yeterince verilmemesi, inek sütüne erken başlanması, ek gıdaya geçiş döneminde de bebeğin demirden zengin gıdaları ( kırmızı et, yumurta sarısı, tavuk, balık, kuru baklagiller, pekmez gibi ) yeterince alamamasıdır. Anne sütünün içerdiği demir vücut tarafından iyi emilmektedir. İlk 6 ay sadece anne sütü alan bebekler, 6 aydan sonra uygun ek gıdaların başlanması ve inek sütünün 1 yaşa kadar verilmemesiyle demir eksikliğinden korunacaklardır.

    Ayrıca, bitkisel gıdalardaki demirin çok iyi emilmediğinin, C vitaminin demir emilimini olumlu, çayın olumsuz etkilediğinin de göz önünde tutulması gereklidir. Bu nedenle, kahvaltıda yumurtanın yanında portakal suyu veya domates iyi bir seçim olacaktır. Toplumumuzda çoğumuzun tiryakisi olduğumuz çayın ise, bebek ve çocuklara içirilmemesi gerekmektedir.  Devamı...

    Öncelikle, ateşin  düşmanımız değil dostumuz olduğunu bilerek hareket etmeliyiz. Ateşin yükselmesiyle, vücut enfeksiyon etkeniyle daha iyi savaşabilmektedir. O halde, ateşli çocukta hemen ateşi düşürmeye çalışmak gereksizdir. Eğer bir enfeksiyon söz konusuysa, ateşi düşürmek enfeksiyonu daha çabuk iyileştirmeyecek, nedeni ortadan kaldırmayacaktır. Ancak çocuk ateşli dönemde kendini kötü hissediyorsa, halsizse ateş düşürücü ilaçların yardımıyla kendini daha iyi hissedecektir. Bu durumda, doktorun önereceği parasetamol veya ibufen grubu ateş düşürücüler kullanılabilir.
    Ateşli çocuğun, normalden fazla sıvı almasına, susuz kalmamasına dikkat etmek gerekir.
    Eğer ateş çok yüksek değilse ve çocuk kendini kötü hissetmiyorsa, ilaç vermeden önce üzeri soyulup ılık bir duş aldırılabilir. Bulunduğu oda serin tutulmalı, giysileri mümkün olduğunca ince ve pamuklu olmalıdır. Devamı...

    Anne babaların altıncı hastalık adıyla tanıdığı Roseola, herpes ailesinden bir virüsün yol açtığı döküntülü bir hastalıktır.
     
    Önce, bebekte 40 dereceye varabilen bir ateş görülür.( Diş çıkarma tek başına asla bu kadar yüksek ateş yapmaz ) Ateşin bu kadar yüksek olması, anne babayı endişelendirir. Bu endişe oldukça haklıdır, çünkü ateşe hassas bebeklerde ateşli havaleler görülebilir. Ateş düşürücü alınca, bebeğin biraz daha keyifli olduğu görülür. Bu yüksek ateşli dönem, 3-4 gün sürebilir. Bu sırada bebekte yapılan muayenede, tanı koydurucu belirgin bir bulgu saptanmaz. Devamı...
    Çocuğunuz, bebeklikten çıkıp 1 yaşını geride bıraktığı sırada iştahındaki azalma dikkatinizi çekebilir. İlk 1 yaş içinde hızla büyüyen bebeğiniz, artık hızlı büyüme dönemini geride bırakmış, kalori gereksinimi azalmıştır. Bu nedenle, eskiden yediği kadar yememeye başlar. Bu durum, çoğu zaman anne babaları endişelendirir, çocuklarının zayıf düşeceğinden büyüyemeyeceğinden korkarlar. ‘İştahsız çocuk’ tanımı, biz çocuk doktorlarının sık karşılaştığı yakınmalardan biridir. Aslında iştahsız denilen çocukların çoğu, eğer bir ateşli hastalık, kansızlık, parazit gibi organik neden yoksa, anne babanın istediği kadar yemeyen, yanlış beslenme alışkanlıklarından etkilenmiş çocuklardır. Devamı...

    Aç olmasa da çocuğu yemeye zorlama: Çocuk kendi kişiliğini, bağımsızlığını kanıtlamak ister. Acıktığını veya doyduğunu anlayabilir. Onu zorlarsak, normal açlık / tokluk düzenini kuramaz. İleride yanlış beslenmeden kaynaklanan sorunlar yaşayabilir.

    İstemediği gıdaları zorla yedirmeye çalışma: Büyüklerin olduğu gibi çocukların da sevmediği yiyecekler olması normaldir, onun beğenilerine saygı duymalıyız.Temel gıda gruplarından bazı yiyecekleri tüketmesi yeterlidir . ( Örneğin, peynir sevmez ama süt veya yoğurttan gereksinimini karşılar ) Çocuklar, hergün dengeli beslenmezler, bazı gün çok iyi yerler, bazı gün de adeta bir lokma ile günü geçirirler. Sonuçta, eğer büyümesi normalse, gün içinde koşup oynayacak enerjiyi buluyorsa endişeye gerek yoktur.

    Çocuğa yanlış örnek oluşturma: Çocuklar, ailedeki beslenme alışkanlıklarından etkilenirler. Süt içmeyen bir anne babanın çocuğuna süt içirmesi veya kendisi kola içerken çocuğa yasaklaması zor olacaktır. Evdeki sağlıklı, dengeli beslenme alışkanlıkları hemen değilse de birgün mutlaka çocuğun tercihlerinde etkili olacaktır.

    Fazla süt veya meyve suyu ile iştahın kapanmasına yol açma: Süt, meyve suyu gibi sıvı gıdalar çok miktarda, özellikle öğün öncesinde tüketildiğinde çocuğun iştahını kapatacaktır. Ayrıca, aşırı süt tüketiminin sonucunda anemi gelişip, bu da iştahsızlığa neden olabilir.

    Çocuğa erişkin porsiyonu sunma: Çocukların yiyebilecekleri miktar sınırlıdır, büyüklerin porsiyonları onlara uymaz. Kendisinin yiyebileceği kadarını tabağına almasına izin vermek, onun alabildiği miktara saygı göstermek uygun olacaktır.

    Gıdayı ödül veya ceza olarak kullanma: Eğer, çocuğa ‘ Sebzeni bitirmeden tatlı yiyemezsin’ derseniz, onun alacağı mesaj, sebzenin ancak sonunda bir ödül varsa yenebilecek kötü bir şey olduğudur !

    Olumsuz davranışı pekiştirme: Çocuklar, bazen de büyüklerin dikkatini çekmek için yemekteki olumsuz davranışları kullanabilirler. Çünkü, iştahsızlık her zaman anne babanın dikkatini çeker! Eğer, bu tuzağa düşerseniz, çocuğunuz dikkat çektiği için bile iştahsız olabilir. Özellikle sofrada, onun yemedikleri hakkında yorumlar yapmaktan, ısrarcı olmaktan kaçınmak doğru olacaktır.

    Devamı...

    Her ne kadar bebek beslenmesinde, özellikle ilk 6 ayda anne sütünün üstünlüğü tartışılmaz olsa da, bazen bebeği sadece anne sütüyle beslemek mümkün olmuyor. Anne sütüne ek olarak veya belki de tek başına biberon mamaları kullanmak gerekli oluyor. Ancak öncelikle bu kararı; bebeği izleyen, kilo alımını takip eden çocuk doktorunun vermesi gerektiği unutulmamalı. Anneler, bebek çok ağlıyor diye veya etrafındakilerin yanlış yönlendirmeleriyle sütlerinin yetmediğine karar vererek biberon mamasına geçiş yapmamalılar.

    Biberon mamasının gerçekten gerekli olduğu saptandıktan sonra; annelerin bebeklerinin sağlıklı büyümesi, çeşitli sorunlarla karşılaşmaması için dikkat etmesi gereken konuları şöyle sıralayabiliriz:

    Temizlik: Biberon maması hazırlamada temizliğe çok önem vermek gerekir. Çünkü bebeğin bağışıklık sistemi henüz tam olarak gelişmemiştir, dışarıdan alacağı mikroplar onun için risk oluşturabilir. Öncelikle; eller su ve sabunla yıkanır. Kullanlacak biberon ve biberon başlığı da, ilk alındığında sterilize edilmelidir. Bu sterilizasyon, en az 5 dakika kaynatarak veya özel sterilizasyon cihazları kullanılarak yapılabilir. Daha sonraki kullanımlarda, sıcak su ve sabunla yıkanıp kullanılabilir. Ulaşması güç noktalarda kalabilecek mama kalıntıları fırçayla temizlenmelidir.

    Hassas ölçüm: Öncelikle mama kutusunun üzerindeki talimatları dikkatle okuyun. Farklı mamalar farklı su ve toz miktarıyla hazırlanabilir. Doktorunuzun önerdiği miktar mamayı, ölçeği silme dolduracak şekilde ( daha az veya tepeleme değil ) ölçün. Gerekenden az konsantre hazırlanmış bir mama bebek için yeterince doyurucu olmayacak, tersine gereğinden fazla toz eklenirse de kandaki elektrolit dengesi bozulup bebeğin böbrekleri olumsuz etkilenecektir.

    Biberon mamasını hazırlamak için içme suyu kullanılmalı, kaynatarak bile olsa musluk suyu tercih edilmemelidir. Kullanacağınız suyu 5 dakika kaynatıp, ılınınca toz mamayla karıştırın. Kapalı şişe suyu kullanıyor bile olsanız, kaynatmayı ihmal etmeyin. Ölçümü doğru yapabilmek için, biberona önce suyu sonra toz mamayı ekleyin. Ardından iyice karışana kadar çalkalayın.

    Bebeğe vermeden önce, mutlaka mamanın sıcaklığını kontrol edin. Bazı bebekler daha ılık bir mamayı tercih edebilir. Isıyı kontrol etmek için; 1-2 damla bileğinize damlatabilirsiniz, çok sıcak olmadığından emin olunca bebeğinize verebilirsiniz.

    Mamayı ısıtmak için asla mikrodalga fırını kullanmayın. İçinde aşırı ısınmış bölgeler oluşabilir, bebeğin ağzını yakabilir.

    Beslenme sonrası biberonda kalan mama mutlaka atılmalıdır.

    Devamı...

    Çocuklarda Gıda Alerjisi

    Gıda alerjisi, bazı besin maddelerine karşı vücudun gösterdiği istenmeyen bir reaksiyondur. Çocukların yaklaşık % 5’inde görülmektedir.

    Hangi Gıdalar Alerjiye Yol Açar?

    Tüm gıdalar alerjiye yol açabilirse de, en sık nedenler inek sütü, yumurta, balık ve kabuklu deniz ürünleri, soya, buğday, yer fıstığı gibi kabuklu yemişlerdir.

    Gıda Alerjisi Kimlerde Görülebilir?

    Her çocukta görülebilir. Ancak, astım, saman nezlesi gibi alerjik hastalıkları olan veya ailesinde bu tarz hastalık öyküleri olan kişiler, gıda alerjisi için daha fazla risk taşırlar. Önceden alerji yapmayan bir gıdaya zaman içinde hassasiyet gelişebilir veya yenilen miktar da alerjiden sorumlu olabilir.

    Devamı...

    Kabakulak, tükürük bezlerinde şişliğe yol açıp yanaklarda dolgun görünüme neden olan bir viral enfeksiyondur. Basit bir çocukluk çağı hastalığı olarak görülse de, nadiren menenjit, ensefalit, işitme kaybı, orşit ( testiste iltihabi şişlik ) gibi ciddi komplikasyonlara da yol açabilir. Özellikle 2-12 yaş arası aşısız çocuklar risk altındadırlar. Bebeğinize ilk olarak 15 ayda yaptıracağınız kızamık ızamıkçık Kabakulak aşısı ile, bu hastalığa karşı koruma sağlayabilirsiniz. Ancak tek doz aşı, ömür boyu koruyucu olmadığından önerilen zamanda tekrarını yaptırmayı da unutmamalısınız!

    Hastalık, genellikle ateş, iştahsızlık, halsizlik ile başlar. Ardından tükürük bezinin şişmesiyle yanakta tek veya iki taraflı dolgun bir görünüm ortaya çıkar. Çocuk çene hareketlerinde ağrıdan, yutma güçlüğünden, ağız kuruluğundan yakınır. Bazen başağrısı, karın ağrısı , kusma da olabilir. Mikrobu almış kişilerin 1/3′ ü de belirti göstermeden hastalığı geçirirler.

    Devamı...

    Menenjit, beyni saran zarların iltihaplanmasıyla oluşan, hemen tedavi edilmezse işitme kaybı, beyin hasarı ve ölümle sonuçlanabilen ciddi bir bakteriyel enfeksiyondur. Hastalığa yakalananların %95’i 5 yaş altındaki çocuklardır. Kalabalık ortamlarda bulunan çocuk ve erişkinler daha fazla risk taşırlar. Bazı virüs türleri de daha hafif bir menenjit tablosuna yol açabilirler. Ancak, bakteriyel menenjit tıbbi bir acildir.

    Belirtiler Nelerdir?

    Ateş, şiddetli başağrısı,halsizlik, iştahsızlık, ensede ağrı veya ense sertliği, bilinç bulanıklığı, uyku hali, kusma, parlak ışığa bakamama, ciltte basmakla solmayan lekeler, havale geçirme menenjitin belirtileri olabilir. Menenjit, birkaç gün süren bir üst solunum yolu enfeksiyonu veya barsak enfeksiyonu gibi de başlayabilir. Devamında çocuğun tablosu ağırlaşır, diğer belirtiler de ortaya çıkmaya başlar.

    Bebeklerde belirtiler daha zor anlaşılabilir. Yüksek veya düşük vücut ısısı, huzursuzluk, kucağa alınınca geçmeyen ısrarlı ağlamalar, uyku hali, beslenmede isteksizlik, kafadaki bıngıldağın normalden bombe olduğu fark edilebilir.

    Devamı...

    Hepatit A, hepatit virüslerinden birinin yol açtığı karaciğerin iltihabi hastalığıdır. Hepatit virüsleri A’dan G’ye dek uzanan geniş bir yelpazede yer alırlar, farklı özellikleri vardır.

    Hepatit A, ülkemizde sık görülen, zaman zaman okullarda salgınlar yapan bir hepatit türüdür. Hastayla yakın temasla, enfekte su ve gıdayla bulaşır.

    Mikrop alındıktan sonra bir kuluçka döneminin ardından; cilt ve göz aklarında sararma, iştahsızlık, halsizlik, bulantı, kusma, koyu renkli idrar görülebilir. 6 yaş altı küçük çocuklar, sarılık olmadan, hatta hiç belirti olmadan da hastalığı geçirebilirler. Gençler ve erişkinlerde daha ağır seyredebilir.

    Hasta kişi, belirtiler görülmeden önceki birkaç haftalık dönemde de bulaşıcıdır. Bulaşıcılık sarılık veya diğer belirtiler görüldükten bir hafta sonrasına kadar sürer.

    Kesin tanı kan testleriyle konur.

    Özel bir tedavisi yoktur, hastanın genel durumunu destekleyecek tedaviler verilir.Tedavide antibiyotiğin yeri yoktur.

    Hijyen kurallarına dikkat etmek, özellikle el yıkama ile enfeksiyondan korunmak mümkündür. En güvenli yöntem ise, 2 yaştan sonra iki doz halinde yapılan aşıyla korunmaktır.

    Devamı...

    Hepatite yol açan virüslerden biri de Hepatit B virüsüdür. Ancak; Hepatit A’dan farklı olarak ciddi bir enfeksiyona yol açar, kronik karaciğer hasarına, ölümcül komplikasyonlara neden olabilir. Ne yazık ki, ülkemiz Hepatit B ‘nin sık görüldüğü ülkeler arasında yer almakta, bazen taşıyıcılar rutin kontrollerde tesadüfen saptanmaktadır.

    Mikrobu taşıyan anne, doğum sırasında bebeğe bulaştırabilir. Ayrıca, kan ve vücut sıvılarıyla temasla, cinsel yolla da bulaşır. Hepatit B virüsü, anne sütüyle bulaşmamaktadır.

    Mikrop alındıktan yaklaşık 6 hafta sonra belirtiler görülebilir. 1-2 ay sürebilir, bazen hiç belirti olmayabilir. İştahsızlık, halsizlik, döküntü, eklem ağrısı, sarılık görülebilir. Kronik karaciğer hasarına yol açabilir, kronik taşıyıcılık gelişebilir, yıllar içinde karaciğer kanseri, siroz gibi komplikasyonlarla ölümcül olabilir.

    Kesin tanı, kan testiyle konur. Gebelikte annenin hepatit B kan testlerinin yapılması ihmal edilmemelidir. Çünkü anne taşıyıcı bile olsa, yenidoğan bebeği hemen yapılacak aşı ve immunglobülin ile korumak mümkündür.

    Kesin bir tedavisi yoktur. Enfekte kişi, uzun dönemde takibe alınır.

    Bebeklere doğar doğmaz başlanan aşı ile ( toplam üç doz ) korunma mümkündür.

    Devamı...

    Suçiçeği, varisella- zoster virüsünün yol açtığı döküntülü bir hastalıktır. En sık ilkokul çağındaki çocuklarda görülür, kış sonu ve ilbaharda salgınlar yapar.

    Suçiçeğinin kaşıntılı, su dolu kabarcıklardan oluşan döküntüsü önce gövde ve yüzde başlar, ardından ağız içi dahil olmak üzere tüm vücuda yayılır. Hasta çocukta ateş, iştahsızlık, halsizlik görülür.

    Devamı...

    Lösemi, bağışıklık sistemimizin önemli bir parçası olan beyaz kan hücrelerinin ( alyuvarlar ) kontrolsüz çoğalması sonucunda oluşan bir çeşit kanserdir. Çocukluk çağında en sık görülen kanser türüdür. En çok görüldüğü yaşlar 2-8 yaşları arasıdır. Lösemide, kemik iliğinde çok sayıda anormal hücre kontrolsüzce çoğalır ve normal kan hücrelerinin yerini alır. Bu nedenle hasta, enfeksiyon ve kanamaya açık hale gelir. Kemik iliğinden başlayan lösemi, vücudun farklı yerlerine de yayılabilir. Çocukluk çağında en sık ALL ( Akut Lenfoblastik Lösemi ) denilen türü görülmektedir.

    Devamı...

    Bebeklerder Reflü

    Mide içeriğinin sindirim borusuna geri kaçması olarak tanımlanan REFLÜ her yaşta çocuk ve erişkinde görülse de, en sık olarak görüldüğü dönem bebeklik dönemidir.

    Bebeklerde Reflü Neden Sık Görülür?

    Normalde sindirim borusunun alt ucundaki kaslar gevşeyerek gıdaların mideye geçişine izin verir, ardından kasılarak geri kaçışa engel olur. Bebeklerde, bu kapakçık mekanizması henüz yeterince çalışmamaktadır. Bebeklerin sıvı gıdayla beslenmeleri, çoğunlukla yatar pozisyonda olmaları da reflüyü kolaylaştırmaktadır.

    Devamı...

    Katılma nöbeti, çocukluk çağında, özellikle 2 yaş civarında sık görülen, anne babayı korkutan, ancak neyse ki göründüğü kadar korkunç olmayan nöbetlerdir. Görülme sıklığı yaklaşık % 5 ‘tir. 6 aydan önce nadirdir, 5 yaş civarında da kaybolur.

    Nöbet öncesinde çocuğun keyfini kaçıran bir olay olur. Örneğin istediği birşeyin kendine verilmemesi, istediğini yaptıramaması gibi bir olay sonucu yaşadığı hayal kırıklığı veya kızgınlık, korku, canının yanması nöbeti tetikler. Çocuk ağlamaya başlar, ağlama sırasında aniden nefesini tutar, ardından morarır, katılır.Bir diğer türünde ise, rengi bembeyaz olur. Bilincini kaybeder, yaklaşık 30-60 sn içinde kendine gelir.

    Devamı...

    Kızıl, çocuklarda görülen ateşli ve döküntülü bir hastalıktır. Anjine yol açan streptokok adlı bakterinin bazı türlerinin ürettiği bir toksin, hassas kişilerde kızıl döküntüsüne yol açar. Diğer çocukluk çağı döküntülerinden en önemli farkı antibiyotik tedavisi gerektirmesidir.

    Hastalığın başlangıcında boğaz ağrısı ve ateş vardır. Çocuk kendini oldukça kötü hissetmekte, başağrısı, karın ağrısı, bulantıdan şikayet etmektedir. Mikrop, boğaza alındıktan 2 gün sonra döküntü görülür. Döküntü yüz ve enseden başlayıp vücuda yayılır. Kasık ve koltuk altında daha yoğun olabilir. Hafif ciltten kabarık, kaşıntılı bir döküntüdür, dokununca zımpara kağıdı hissi verir. Bu sırada, hastanın dili de beyaz veya kırmızı çileğe benzer bir görünüm alabilir.

    Devamı...

    Krup ( laringotrakeobronşit ), özellikle 6 ay-3yaş arası çocuklarda sonbahar sonu, kış ve bahar aylarında görülen, virüslerin yol açtığı bir alt solunum yolu enfeksiyonudur. Bu dönemlerde salgın şeklinde görülmekte, yarattığı solunum sıkıntısı tablosuyla anne babaları korkutmaktadır.

    Krup Belirtileri Nelerdir?

    Krup belirtileri çok ani başlangıçlıdır. Genellikle çocuk yatağa giderken herhangi bir sıkıntısı yoktur. Gece yarısı ani başlayan solunum sıkıntısı, havlar tarzda kaba bir öksürük ile uykudan uyanır. Öncesinde burun akıntısı olabilir. Hafif ateş görülebilir. Soluk alma sırasında tipik bir ses duyulur, sesi boğuk, kabalaşmıştır. Gündüz iyi olan çocukta, solunum sıkıntısı birkaç gece boyunca görülebilir, giderek azalır.

    Devamı...

    Bize Ulaşın
    Biz Sizi Arayalım